Yerevan’da saat: 11:07,   27 Nisan 2024

Sánchez։ Türkiye'ye Ermeni Soykırımı'nı tanıma talebi Avrupa Parlamentosu'nun geleneksel tutumuydu, olmaya devam ediyor

Sánchez։ Türkiye'ye Ermeni Soykırımı'nı tanıma talebi Avrupa Parlamentosu'nun geleneksel 
tutumuydu, olmaya devam ediyor

YEREVAN, 1 TEMMUZ, ARMENPRESS: AB-Türkiye, Ermenistan-Türkiye ilişkilerini değerlendiren Avrupa Parlamentosu Türkiye İşleri Raportörü Nacho Sánchez Amor, ilerleme için olumlu sinyaller görüyor ancak şunu da hatırlatıyor: "Türkiye öngörülemeyen bir ülke, ertesi gün ne olacağını asla bilemeyiz."

Brüksel’de Armenpress muhabirine verdiği mülakatta Sánchez Amor, Türkiye hakkındaki son rapora, Türkiye'nin dış politikasına, Türkiye'nin Ermeni Soykırımını tanıma olasılığına, Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin normalleşme sürecine ve Türkiye'nin AB'ye katılma olasılığına değindi.

Soru: Türkiye hakkındaki son raporunuz, Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin normalleşme sürecini memnuniyetle karşılıyor. Türkiye'nin bitmek tükenmek bilmeyen önkoşulları göz önüne alındığında, normalleşme sizce ne kadar gerçekçi? Bunun Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerine nasıl bir etkisi olabilir?

Cevap: Bunun her iki tarafın da gerçek siyasi iradesine bağlı olduğunu düşünüyorum. En azından bu diyaloğa başlamış olmaları iyi. İki temsilcinin atanması iyi oldu ama sanki bu ilk iyi izlenimin ardından durgunluk yaşandı. Bilmiyorum, belki daha dar çevrelerde benim bilmediğim başka konuşmalar da olmuştur ama Türkiye'nin şeffaflık ve hazırlık sinyalleri vermesi ve tüm komşularıyla ilişkileri düzeltmeye çalışması bence olumlu bir durum. Ermenistan'ın bu gerçekten yeni politikaya çok simbiyotik yaklaştığını düşünüyorum ve bu nedenle her iki tarafı da ikili sorunlarla ilgilenmeye devam etmeye teşvik ediyoruz, zira bu her iki taraf ve bölge için iyi.

Soru: Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da rapor Türkiye'yi Ermeni Soykırımı'nı tanımaya çağırıyor, bu ne kadar gerçekçi?

Cevap: Bazı şartlara bağlı olduğunu düşünüyorum... Geçmişte bazı ortak payda bulma yaklaşımları ve girişimler oldu. İyi ikili ilişkiler kurulursa, o zaman her iki taraf için de sorunu çözme yolunda bir tür anlaşmaya varmak için uygun bir an olabilir.

Tarihçiler veya siyasi hamleler hakkında fikirler olduğunu hatırlıyorum, ancak bunlar duruma bağlı. Tarafların yaklaşımları iyi olsa, o zaman evet, Soykırımın tanınması konusu, sorunun nasıl çözüleceği gündemin bir parçası olabilir. Muhtemelen, hızlı ve doğrudan tanıma yoluna gitmemek, ancak en azından tarafların pozisyonlarına saygı duyarak bir çözüm bulmaya çalışmak. 

Avrupa Parlamentosu'na gelince, bu, Avrupa Parlamentosu'nun Ermeni Soykırımı konusundaki geleneksel tutumudur. Biz her zaman mesajı iletmeye çalışıyoruz ve bu nedenle "soykırım" terimini tanıma talep etmek için kullanıyoruz, zira bu çok geleneksel bir tutumdu ve öyle olmaya da devam ediyor.

Soru: Uzun yıllardır Türkiye'yi çok yakından takip ediyorsunuz. Türkiye'nin Güney Kafkasya'daki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz, bunun Aliyev üzerindeki etkisi nedir?

Cevap: Türkiye'nin sorunu, diğer ülkelerde olduğu gibi, doğaçlama, ne olabileceğini asla bilemezsiniz çünkü her şey bir gecede değişir, çünkü sistem o kadar hiper-merkezileşmiştir ki, her şey bir kişiye ve cumhurbaşkanlığı sarayının iki-üç masasına bağlı. İşte bu yüzden Türkiye'de neler olabileceğini asla bilemezsiniz. Ancak görünen o ki Türkiye, komşularıyla sıfır sorun yaşama şeklindeki eski fikre geri dönüyor. Ve bu iyi bir politika. Bu tür politikaları teşvik ediyoruz. Eğer bir sorununuz varsa normal diplomatik yollarla, baskı uygulamadan, tabii ki askeri yöntemler kullanmadan halletmelisiniz. Tehdit etmek değil konuşmak önemlidir. Bu şekilde Türkiye'yi daha normalleştirilmiş bir dış politikaya dönmeye çağırıyor ve bu politikayı teşvik ediyoruz. Bunun ne kadar gerçekçi olduğundan emin değilim ama en azından son zamanlarda aldığımız sinyaller iyi.

Soru: Türkiye'de yapılan son seçimlerden sonra çoğu çaresiz, çoğu iyimser. Bu konuda tutumunuz nedir? Türkiye'nin dış politikasında değişiklik beklemeli miyiz, beklememeli miyiz?

Cevap: Türkiye'nin iç politikası hakkında özel bir kişisel görüşüm yok. Mevcut Türkiye ne olursa olsun, Türk halkının seçtiği hükümetle uğraşmak zorundayız. Ancak seçimler sırasında uluslararası seçim gözlemlerinin de açıkça ortaya koyduğu bazı sorunların olduğunu bile biliyoruz. Türkiye'yi bugün olduğu gibi ele almak zorundayız ve bu bağlamda Türkiye'nin, o ülkede ifade ettiği fikirlerin, komşularıyla ve Avrupa Birliği ile iyi ilişkilere daha elverişli adımlarını teşvik etmeye çalışıyoruz. Bu bizim pozisyonumuz. Önümüzde yerel seçimleri var ve muhtemelen bu yine bir gerilim anı olacak. Ancak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın daha uzlaşmacı bir politika ve dış politika geliştirmek için 5 yılı olduğu doğru ve bu, bence, ülkenin ekonomik istikrarına yönelik mevcut tehditle de ilgili: ekonomik açıdan ülke çok zor durumda. Belki daha dostça, daha açık ve daha az iddialı bir dış politika yürütülmesine yardımcı olabilir: bazen "agresif" kelimesini kullanmaktan kaçınmak için atılganlık terimini kullanırız. Türkiye'nin, her ne sebeple olursa olsun, komşuları olan Avrupa Birliği, ABD, Çin ve Rusya ile farklı ilişkilere sahip olması gerektiğini fark etmesi bence iyi bir şey.

Soru: Тürkiye ile AB üyeliği yerine alternatif bir işbirliği modeli öneriyorsunuz. Hangi formattan bahsediyoruz?

Cevap: Nihayet parlamentoda anlaştık, katılım sürecinden hemen vazgeçmemeye ve bu süreci donmuş halde korumaya çalışacağız ve gerçekten diğer yolları ciddi bir şekilde incelemeye çalışacağız, çünkü katılım süreci artık işe yaramıyor. Yapılan reformlar, maalesef Türkiye'deki demokratik toplum imajını koruyamadı ve bu süreç giderek işlevsiz hale geliyor. Farklı fırsatları araştırmak için bir fikir var. Araştırılması veya detaylı bir şekilde ele alınması gereken bazı yaklaşımlar var. Her şey ortaklık anlaşması etrafında dönüyor. Şu anda gümrük birliği, eski ortaklık anlaşması gereğince işlemekte ve gümrük birlikleriyle nasıl başa çıkacağımızı net bir ajandaya ihtiyacımız var. Vize konusunu Avrupa'da iyi bilinen ve Türkiye'de pek bilinmeyen koşullarda ele alıyoruz gibi görünüyor. Görünüşe göre göç konusuyla da uğraşıyoruz. Ekonomik işbirliğine kendi topraklarımızda dikkat etmeliyiz, müzakereleri daha yüksek bir seviyede yeniden başlatmalıyız, çünkü biraz sinsice duyulabilir, ancak teorik olarak ve pratik olarak böyle bir bileşene sahip değiliz. Evet, yetkililerin, komisyon başkanlarının ve konseylerin düzeyinde temaslarımız var, ancak teorik olarak yüksek düzeyde müzakerelerimiz yok. Gündemi düzeltmek ve güveni yeniden tesis etmek için birçok şey yapabiliriz. İlk adım, güveni yeniden tesis etmek ve Türkiye ile ilişkilerimizde başka bir temel oluşturmaktır.

Soru: Şu anki Türkiye-AB ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cevap: AB ile aynı durumda. Dünyada ne olursa olsun, Yeşil Anlaşma ne olursa olsun, jeopolitik depremler ne olursa olsun, AB'ye katılım çok net bir süreçtir. AB standartlarına her alanda ve özellikle bir alanda yaklaşmalısınız. Katılım sürecinin temelinde insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü yatar ve bu konuda hiçbir iyileşme işareti yok, hatta zayıf bir işaret bile yok. Devletin jestleri ve mevcut gerçekler şaşkınlık yaratıyor. Politik mahkumlar var, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş gibi. HDP'nin kapatılma girişimi var. Gazeteciler hapiste, LGBT ve feminist aktivistlerle çatışmalar yaşanıyor. Ve AB'ye katılım süreci konusunda değerlendirmemiz ve incelememiz gereken şeyler bunlar. Üyelik sadece Türkiye'nin Yunanistan, Kıbrıs, Karadeniz, Yeşil Anlaşma'ya iyi bir şekilde bakmasından ibaret değil. Başka bir deyişle, her pozitif adımı karşılıyoruz, ancak resmi süreç tamamen farklı. Bu nedenle Türkiye'nin Cumhurbaşkanı "Evet, İsveç'i koalisyona aldım, ancak bizden de bir şeyler istemeliyiz" dediğinde şaşırdım. Bu iki konu birbirine hiçbir şekilde bağlı değil. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg'i açıkça eleştirdim, Stoltenberg'in bu sorunu çözmesi gerektiğini biliyorum. Ancak AB'ye katılım süreci NATO içinde pazarlık konusu değil.








youtube

AIM banner Website Ad Banner.jpg (235 KB)

Tüm haberler    

Tomorrow  Yarın

Digital-Card---250x295.jpg (26 KB)

12.png (9 KB)

Ajans hakkında

Adres :Ermenistan, 0002, Yerevan, Saryan Sokağı 22, Armenpress
Tel:+374 11 539818
E-posta: contact@armenpress.am